17 Ağustos 2012 Cuma

Zaman'la Yolculuk

Zaman algısı ne tuhaf şeydir. Daha doğrusu ne kadar da haindir. Hınzırca oynar bizimle. Kimi zaman çabuk geçer hiç bitmesin istediğimizde, kimi zaman da bitene kadar azap çektirir bize. Zaman; çıkmaz bir sokağa girdiğimizde arkamızdaki çıkış yolunun önünde de bir duvar örülmesi gibidir. Ne önümüzdeki duvarın üstünden atlayabiliriz bazen, ne de geldiğimiz yönden geri dönebiliriz. Pişmanlıklar ağır gelir Zaman'a. Taşımaz, bize taşıtır pişmanlıklarımızın yükünü. İkinci bir şansı çok görür Zaman. Onun gözünde hak edilen sadece tek bir şans vardır. Zaman'ın kindar karakteri hataları affetmez, değiştirilemezliğiyle ödetir hataların bedelini. Serttir, sabittir Zaman'ın fikirleri. O'nun lügatında ne dönüp geriye bakmak vardır ne de vazgeçmek. Kararlıdır Zaman. Bir kere geçip gitmeye karar verdi mi vay ona karşı gelenin haline! Zaman'a direnebilen görülmemiştir bugüne kadar. Kim denediyse kum saatinin içinde dökülen kum taneleri gibi geçmişlerinde eriyip gitmiş, pişmanlıklar ve keşkeler yığınının üstüne yığılıvermişlerdir.

Zaman'a ayak uydurmak için onun kılığına bürünmek lazımdır. Onun gibi pes etmez, metanetli olmalıdır insan yitip gitmemek için. Zaman'a bir kurban daha vermemek için geçmişi geçmişte bırakırız ya da sadece öyle yapmış gibi davranıp Zaman'ı kandırmaya çalışırız. Ancak nafiledir bu çaba. Şayet Zaman, onu kandırmaya çalışandan öcünü alır. Eski bir dolabın küflü köşesinden unutulmamış bir anı, geçmişte bırakılmamış geçmişi çıkarıp koyar önümüze. İşte o zaman anlarız Zaman'la başa çıkamayacağımızı.

Bazen de Zaman'ın eline bırakırız kendimizi ve bizi iyileştirmesini bekleriz. Yaralarımızı sarmasını, o yaralar kabuk bağlayana kadar bizi oyalamasını sonra da sargılarımızı açmasını bekleriz. Ama ona çok fazla anlam yüklemek de hatadır. O sadece kuralları uygulayan, prosedüre uyan tek yön gidiş biletidir. Zaman'la beraber yolculuk ettiğimiz trende Zaman'ın geri alıp affetmediği şeylere; biz insanlar "tecrübe" deriz. Hani denir ya "Bir musibet bin nasihatten iyidir." diye; Zaman bize bu bin nasihate bedel olan musibetin en okkalısını gösterir. Kabullenmek istemeyenlere tokadı çarpar, çeker gider müdanaası olmayan hayırsız bir sevgili gibi. Ama biz yine de O'ndan medet umarız. Bu soğukkanlı, ışık hızındaki varlığa, her şeyi yoluna koyması için bel bağlarız. Ne var ki kimi zaman O, özenle sağlam gövdesine bağladığımız umutlarımızı yırtılmış birer kumaş parçası misali iade eder bize. Arkasından ne kadar koşsak da yakalayamayız. O'nu görürüz, yanımızdan geçip gidişine şahit oluruz, elimizi uzattığımızda ona değeceğimizi sanırız ama her seferinde onu kıl payı kaçırırız. O hep bir adım öndedir ve yanımızdan uzaklaşırken, giden arabanın arkasından el sallayan bir çocuk gibi hüzün verir bize, tenimizde huzursuz ve sabırsızca çırpınan dokunuşunu hissederiz. Giderken son bir kez arkasında bıraktıklarına bakar ve şöyle der:

"Üzülmeyin, zaman her şeyin ilacıdır."










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder