Kendi yalnızlığınızdan sizi tutup çıkaracak biri olmadığı için orada boğulmaya mahkumsunuzdur. Yalnızlığın dibine o kadar vurursunuz ki, konuşacak tek kişi kendinizsinizdir artık. Sizin dertleriniz, mutluluklarınız, heyecanlarınız başkalarına küçücük gözükür. O kadar küçüktür ki ayaklarının altında ezip geçebilecekleri kadar görmezden gelirler. Yine de pes etmez , çırpınırsınız çaresizce. Çabalarınız sonuç vermedikçe daha da dibe batarsınız. Sizi anlayanlar gitmiştir. Daha da kötüsü sizi anlamayanların arasına düşmüşsünüzdür. İşte yalnızlıktan daha kötüsü de budur. Tek başınızayken en azından gezegeninizin tek türüsünüzdür ama yanınızda farklı türler belirdikçe kendinizi daha da derinde, daha da garip hissedersiniz. Yüzeysel ilişkilerin bitmesi bu kadar acıtmaz da, en yakınınızdakinin anlayışının tükenmesi -hem de ihtiyacınız olduğu bir anda- etinizden et çeker sanki.
Yalnızlığa öylesine düşmüşsünüzdür ki, basit anlık heyecanlara sığınır kendinizi onlarla avutursunuz. Ama hava karardığında yanınızda kalan tek kişi yine kendinizsinizdir. Bunun ne zaman son bulacağını ya da denemekten ne zaman vazgeçeceğinizi de bilmezsiniz. Bildiğiniz tek şey her pazartesi başlanıp salı bozulan diyetler gibi bir daha denememeye tövbe ettiğinizdir. İşe yaramasa da düştüğünüz bataklıkta çırpınmaya devam edersiniz. Ne var ki uzattığınız el her itildiğinde bataklıkta daha da derine indiğinizden haberiniz bile yoktur. İşte o zaman yalnızlık gezegenine düştüğünüzü anlarsınız ama her şey olup bitmiştir bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder