27 Ağustos 2012 Pazartesi

Göze Batan Diken

Benim gözüme batan bir diken var ve bu diken hatalarından ders almıyor daha da kötüsü hatası olduğunu kabul etmiyor, kendisi suçlu olsa da suçu karşı tarafa atıyor, yani hem suçlu hem güçlü, müdanası yok, özür dilemeyi, alttan almayı ve fedakarlık yapmayı bilmiyor, vermeden almayı bekliyor, çocuk gibi küsüp işi uzatıyor, istediğini elde edemeyince içi boş tehditler savurup komik duruma düşüyor ve dünyadaki herkes ona muhtaçmış gibi davranıyor. İşte bu yüzden de bu dikenin her hareketi gözüme batıyor.

Bir an önce ondan kurtulmak, huzura ermek istiyorum. Ne onu tolere edecek sabrım, ne de mantıksız hareketlerini çekecek gerekçem kaldı ortada. Dengesizliklerinden yoruldum, başım dönüyor, sonunda ben kendi dengemi kaybedip yapışıyorum yere. Ama bu diken sağ gösterirken soldan vurup beni yine yere çakıyor. Düşene bir tekme daha vurarak sıfır anlayışla yola devam ediyor her seferinde. Ben de yattığım yerden düşünüyorum:
"Defalarca kalkıp, gözüme batan o bütün davranışlar nedeniyle, tekrar tekrar tökezleyip düşeceğimi biliyorum."

Ben gözüme batan dikenle kendimi bildim bileli uğraşıyorum ve çıkarmayı ne kadar istesem de hiçbir zaman elimi dikenin durduğu yere sokma cesaretini gösteremiyorum. Diken gözümün tam içinde duruyor ve ne zaman güzel bir şey görsem bu güzelliği perdeliyor. Eğer dikeni çıkarmak için elimi uzatırsam gözümün zarar göreceğinden korkuyorum çünkü istemesem de bu diken benim bir parçam. Canımı yaksa da, ondan kurtulmamın bedeli bir gözümü kaybetmem. Zaman zaman dikeni yavaşça dürtüyorum. O zaman dikeni sinirlendirmiş oluyorum ve o da benim gözümü kanatıyor. Ancak bir süre sessiz kalıyor ve ben de bu sırada gördüğüm güzelliklerin tadını çıkarıyorum. Fakat dönüşü çok gecikmiyor ve her geri geldiğinde daha sinirli, daha hırslı, daha yıkıcı oluyor. Etkilerini yıllardır üstümde hissettiğim bu diken her şeye rağmen benden sevgi beklediğini söylüyor. Ona inanmıyorum çünkü onu ezelden beri tanıyorum. Onu bir gün bile sevdiğimi hatırlamıyorum. İnsan ona zarar veren ve her seferinde verdiği zararın sonuçlarını bir bahanenin ardına gizleyen bir şeyi nasıl sevebilir?

Diken asla söz dinlemiyor. Onunla uzlaşmaya çalışanları geri püskürtüyor. Koruma adı altında bana da zarar veriyor ancak bunu asla kabul etmiyor ve gözümü terk etmeyi reddediyor. Çünkü aslında diken, benim gözümden, gördüğüm güzelliklerden, gözümden akan gözyaşımdan, güldüğümde parıldayan iris ışığımdan besleniyor. Ben olmazsam o da olmaz ve o olmasaydı ben de yaratılamazdım. Ben ona inanmıyorum o bana güvenmiyor. Halbuki onun bana güvenmemeye hakkı yok çünkü her şeyi başlatan oydu. Kendine olan güvensizliğini benim üzerimden örtmeye çalışıyor. Eskiden canımı yakmaması için gördüğüm şeyleri ilk onun huzuruna sunardım. Ancak zamanla anladım ki o, ona gösterdiğim hiç bir şeyi beğenmiyordu. Ben de vazgeçtim ve gördüğüm şeyleri kendime saklamaya başladım ve aramızdaki olmayan güven ve sevgi ilişkisinin son perdesini de yırtmış oldum.

Elbet bu dikenden bir gün kurtulacağım ancak o zaman geldiğinde gözüm için çok geç olmasından korkuyorum. Genç ve cıvıltılı, ama bir dikenin esaretindeki bir göze karşı; özgür ama çok geç kalınmış, artık katarakta yakalanmış bir göz... Tek tesellim, bir gün, gözüm için çok geç olmadan, o dikeni çıkarıp atacak ve beni bağlarımdan tamamen koparacak cesareti bulabilmem.

Bir sonraki görüşmemizde dikensiz bir bakış açısı dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder