3 Mart 2013 Pazar

Gece Gezmeleri




Gece çıktığımda belli bir saatten sonra istediğim tek şey evime gidip yorganların arasına gömülmek oluyor.


Gittiğim yerler mi sıkıcı, beraber olduğum insanlar mı yetersiz yoksa ben mi evcimenim çözemedim.


Sürekli evde oturmayı sevmediğim de bir gerçek ama beni üşendiren tonlarca şey var.


Uzak mesafeler, hazırlanma aşaması, harcanan eforun geçirilen güzel vaktin çoğunu çöpe atması ve özellikle kış mevsiminde donmaktan eğlenmeye zaman ayıramamak gibi...


Bangır bangır çalan müzikten dolayı duyulamayan, boşa giden sohbetler, belli bir süreden sonra tat almadan sırf sarhoş olup farkındalıktan kurtularak boş bir kendini kaybedişe yönelmek için içilen içkiler, avını bekleyen yırtıcı hayvan misali atılan keskin bakışlar beni çok da cezbetmemeye başladı artık. Günün güzel ışığından faydalanamayarak vampir gibi geceyi beklemek bana ziyanlık gibi geliyor. Huzur ve sakinlikten sıyrılıp oradan oraya saçma bir hareketlilikle; ne yediğinden, ne içtiğinden, ne konuştuğundan bir şey anlamayarak; telaşla ve kalabalıkta verilen bir yaşam savaşı eşliğindeki eğlence anlayışı...


Buraya yazarken bile yoruluyorum. Hiç çıkmayalım demiyorum ama 3 ayda bir çıkılan kaliteli bir gece gezmesini (mümkünse ılık bahar aylarında veya serin yaz akşamlarında olanını) her hafta anlamsızca yapılan haybeye gece gezmesine tercih ederim. Bunun ne yaşlanmakla ne evcimenlikle alakası var. Boşa harcanan bir zaman anlayışı ve kaybedilen dakikaların hüznü kapladı içimi. Hiçbir dakikayı boşa harcamamaya çalışırken daha da boşa geçiyor sanki zaman. Hiçbir şeyin beni tatmin etmediğini hissediyorum. Belki de hep aynı çevrede aynı klişelerle yapılan programlardan kaynaklanıyor bu ama "cıptıs cıptıs" lar eşliğinde binlerce gülümseyen karelerdekiler gibi eğlenemiyorum şu meşhur İstanbul gecelerinde.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder