17 Mart 2013 Pazar

Kargalar ve Yağmur




Tir tir titriyorum dehşetin vücut bulmuş halindeki devasa ağaçların yanından geçerken. Burada benden başka kimse yok. Kaybolduğumu anlayıp beni arayacak tek bir kişi bile yok. Yağmur çiseliyor. Üstüme düşen küçük damlalar rüzgarın etkisiyle tenimde kesikler açıyor sanki. Bir an kanatacaklarını sanıyorum. Kargaların bet bakışlarını hissediyorum üstümde.

Ne çirkin hayvanlar şu kargalar. Uğursuzluğun alameti olarak yaratılmışlar sanki. Akbabalarla akraba, fırsat kollayan yaratıklar. Sanki kötülük çanını onlar çalıyor akbabalara haber vermek için.

Yağmur şiddetleniyor. Ağaçlar üzerime üzerime geliyor, kargalar daha da yakın şimdi delici bakışlarıyla.

Bir çığlık mı duydum ne?

Zihnim bana oyunlar oynuyor. Bunların hepsi hayal. Ben sadece düş görüyorum sıcak yatağımda. Derken yağmur azalıyor, rüzgar hafifliyor, ağaçlar çekiliyor üzerimden birer birer ve bana geçecek alan bırakıyorlar. Kargalar dikkatlerini başka yöne veriyor, akbabaların kanat sesleri azalmış gibi. Tam o sırada bu iç bunaltıcı ormanın gerçekten de bir düşten ibaret olduğuna inanmaya başlıyorum.

Ama dur bir dakika! Uzaklarda bir çığlık mı duydum ne?

Panik halinde koşuyorum önüme bakmadan. Gözlerim kapalı. Artık ne yöne koştuğumu da bilmiyorum. Sadece koşuyorum. Sonrası; yüksek bir yerden atlarken oluşan, karın boşluğundan ruhun çekilmesi hissi...

Gözlerimi açıyorum. Yağmur damlaları şiddetle pencereme vuruyor. Hafifçe aralanan perdenin arasından sokak lambasının ışığı sızıyor içeriye. Pencerede yağmurdan başka takırdayan bir şey daha var. Ayağa kalkıp yaklaşıyorum: rüzgarın şiddetiyle cama vuran bir karga ölüsü.

 Bir çığlık mı duydum ne?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder