5 Ekim 2012 Cuma

Küçükken Daha mı Mutluyduk?

Küçükken daha mı mutluyduk? Bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var o da insanoğlunun -doğası gereği- hep elinde olmayana özendiğidir. Küçükken büyümek isteriz ama büyüdükten sonra o çok arzuladığımız şeye ulaşır mıyız? Bilinmez. Küçüklük her zaman daha masum, daha saf görünmüştür benim gözüme. İnsan içinde bulunduğu zamanın kıymetini bilmez. Zamanı ya geri almak ya da ileriye sarmak isteriz hep. Ne zaman ki küçüklük fotoğraflarımıza bakıp hüzünleniriz, gözümüzde geçen zamanın damlaları birikir; işte o zaman büyümüşüzdür. Küçükken mutlu olmak her zaman daha kolaymış gibi geliyor şimdi. Halbuki o zaman da mutsuz olacak bir şeyler bulmuşuzdur istemsiz. Çocukça tutturmalar geçirmişizdir illa ki. Lakin şimdiki zamanın içindeyken geçmişteki hatıraların hep güler yüzlü perdesini hatırlar, sahne arkasındakileri atarız hafızamızdan.

Ne zaman ki eski fotoğraflarda artık mazi olmuş kişileri anılara sarıp sarmalayıp dolapların köşelerine ittiğimizi görürüz, işte o zaman başlar küçüklüğe özlem. İnsan ne kadar küçük olursa, beklentileri de o kadar küçülür. Hayat daha küçüktür, ulaşılamaz hedefler yoktur. Bizi koruyup kollayan sıcacık kollar vardır etrafımızda. Büyüdükçe bu sıcak kollar yok olur birer birer. Yürüdüğümüz yolda bize yanı başımızda eşlik edenleri yavaş yavaş arkamızda bırakarak ilerleriz. Arkamıza bakıp artık bizimle yürüyen kimsenin kalmadığını gördüğümüzde başlar küçüklüğe özlem. Bu zamana kadar hiç aklımıza gelmeyen anılar üşüşmeye başlar birden. Her yerden türeyen bu özlem buram buram eskilik kokar. Antika şeyler hep daha kıymetlidir ya gözümüzde, şimdiki zamanın değeri de bu yüzden geçip gittikten sonra anlaşılacaktır.

İnsanoğlu sever ardına dönüp bakmayı. Bir zamanlar memnun olmadığı ancak sonradan orada olmayı hayal ettiği geçmişe bir selam çakar acılı gözlerle. Zaman ne geri gelir artık ne de büyümek tersine işler bu saatten sonra. Elde sadece güzel günlerin hatırası kalır. Henüz elimizdeyken gideceklerini bilmediğimiz hayaletler, bu buruk özlemle el ele verip bize geçmişe çağrı yapar. Ancak ne yapsak nafile. Kimse yakalayamaz geçen zamanı, elini tutamadan kayar sessizce. Bizde kalansa sadece bölük pörçük hatırlanan kırıntılarla, eski resimler olur bir köşede...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder