10 Ekim 2012 Çarşamba

Kara Deliğin İçi Boş Çukur




Çok istediğimiz bir şey bizim olmayınca "sadece tek bir şey istemiştim" deriz. Halbuki o tek şey içinde birçok şeyi barındırır. Aslında o "tek istediğimiz şey" yanlış şeydir. Biz yanlış olanı istemişizdir. Yanlışlar zincirinin ilk halkası, ilk istenilen yanlışlıktır ve felaketlerin devamı gelmesin diye sonun başlangıcı hiç gerçekleşmez. O çok istenilen "tek bir şey" bizi sarıp sarmalar, boğar ve sonunda hayat pınarımız, hayata küçük bir nefes molası olarak başlayan şey; bizim sonumuz olur. Yer bitirir, içten içe kemirir ve en sonunda bizi bitirir.

Gerçekleşmeyen şey her zaman çok bilinmeyenli denklem olarak kalır ve en çok istenilen objeye, bir arzu nesnesine dönüşür. İçinde bulunduğu tehlikeli kara deliğin dibinden bizi çağırır, yavaş yavaş içine çeker. Halbuki bilsek de kabul etmeyiz o gizemli kara deliğin aslında alçak bir çamurlu çukurdan ibaret olduğunu.

Bu çamurlu çukuru tanıyana kadar hayallerimizi süsleyen bir görüntüden ibarettir sadece. Bize kendini dünyanın en güzel varlığı olarak gösterir. Daha doğrusu onun bir şey yapmasına gerek kalmaz biz kendiliğimizden onu dünyanın sekizinci harikası olarak görürüz. Çünkü o ulaşılmamış olandır. El değmiş de olsa bizim dokunamadığımızdır, bizim kutsal bakire topraklarımızdır.

Sadece bize ait olsun isteriz ya da herkes sahip olduysa tadına bir de biz bakmak isteriz. Merak kediyi öldürür derler ya, o hesap; elde etme uğruna takındığımız hırslı tutum bizi içten bitirir haberimiz olmaz. Gözlerimizi açtığımızda arzu nesnesi de yok olmuştur, onun peşinde bir mum gibi eriyen kendi ruhumuz da. Bedenimiz kalmıştır bir tek yadigar. O "sadece tek bir şey istemiştim" yakarışı  sahip olduğumuz tek şeyi geri almak için yakarır şimdi artık çok geç olduğunu bilerek: "ruhumuzu". Elimizde olmayan aldatıcı kara deliğin peşinden koşarken elimizdekinden de olmuşuzdur kim bilir neler uğruna.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder