16 Nisan 2013 Salı

Alternatif


Yakıcı beyazlıkta bir ışığa açıyorum gözlerimi. Etraf o kadar beyaz ki huzurun sesini duyabiliyorum. Ama aynı zamanda rahatsız edici. Boşluktayım. Eğer düşersem beni tutacak kimsenin olmadığı türden bir boşluk bu. Buraya nasıl geldiğim hakkında en ufak bir fikrim yok. Bir tür arafta mıyım yoksa her şeyin farklı olduğu paralel bir evrende mi? Etrafıma göz gezdiriyorum. Birbirinin aynısı beş farklı kapı var. Ben tam ortadayım. Kapıları açıp içlerinde ne olduğunu öğrenme isteğiyle dolup taşıyorum. Merak her yanımı sarıyor. Önce korkuyorum. Bilmediği şeyden korkar insan. Ama öğrenmezse de ömür boyu korkmaktan vazgeçemez. O yüzden cesur olmayı seçiyorum ve seri bir şekilde tüm kapıları açıyorum.

Kapıların ardından, en az bulunduğum yer kadar parlak ışıklar sızıyor. Her ne kadar cesur olmayı seçmiş olsam da içlerine girmeye ürküyorum. Tekrar ortaya geçip beklemeye başlıyorum. Bir süre sonra her kapıdan bir kişi çıkıyor. Hepsi geçmişimden gelen insanlar. Onlar benim ”geçmişim”, onlar benim ”geleceğim”, onlar benim “şimdim”. Onlar; hiçbir zaman içimden söküp atamadığım beş farklı anı. Hepsi benden hesap sormaya gelmişçesine karşıma dikiliyorlar. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Aklıma tek bir cümle bile gelmiyor. Derken sırayla konuşmaya başlıyorlar. Onlar konuştukça ben yaralarımın açığa çıktığını ve çırılçıplak kaldığımı hissediyorum. Her biri benimle yaşadıkları anılarını anlatıyorlar. Her cümleyle içimdeki yara daha da büyüyor. Ben dünyadaki en şanssız insan olduğumu düşünürken benim dertlerimden daha büyük acıların da olduğunu fark ediyorum. Her birinin hayatının bir kesimine imzamı atmış biri olarak; kanıma enjekte edildiğini düşündüğüm etkilerin aslında onların yara izlerinde gizli olduğunu görüyorum. Hepsi teker teker benim yarattığım izleri gösteriyorlar tüm açıklığıyla ve tüm saflığıyla. Eserim; büyük bir haşmetle karşımda duruyor. Her farklı seçimimde nelere yol açtığımı gösteriyorlar bana. Unutulma hissini buram buram yaşadığım zamanlarda asıl unutamayanın onlar olduğunu görüyorum.

“Her şey unutulur.” 
“Hiçbir şey unutulmaz.”
“Vazgeçilmez hiçbir şey yoktur.”
“Her zaman vazgeçilemeyen tek bir şey vardır.”

İçimde kalan ukteleri fırlatıyorlar önüme. Yaşanmamışlıkların gizemiyle, pişmanlıklarımı harmanlıyorlar. Artık hepimiz biriz, hepimiz tekiz ve hepimiz aynıyız. Fark yok aramızda.

En sonunda hepsi geldikleri gibi birer birer kayboluyorlar kendilerine ait kapıların ardında. Hepsi beni teker teker terk ediyor. Zamanın geri alınamazlığını yüzüme vururcasına beni tekrar ebedi yalnızlığıma bırakıyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder