5 Kasım 2012 Pazartesi

Alışmış ile Kudurmuş

"Alışmış kudurmuştan beterdir" derler.

Gerçekten de öyledir. Bir şeye alışmaya görsün insan, kan emiciler gibi sürekli onu ister. Yetmez azı da çoğu da. Hep daha fazlasına ihtiyaç duyar, yetinmeyi unutur bir süre sonra. Kana kana içmek ister iliğini kurutana kadar. Son damlasına kadar içip bitirmek ister. Gittikçe doyumsuzlaşır, bencilleşir. Zaman mekan fark etmeden alıştığı şey onunla olsun, onun olsun ister. Sömürür onu, sahiplenir. Kapatır kendini diğer her şeye. Sadece alıştığıyla olmak ister. Bir tek alışkanlık yapan o kanserli urla mutlu olabilir, oyalanabilir. Başka hiçbir şey tatmin etmez. Sonunda ona bağımlı olur, onsuz titrer elleri. Yapamaz olur. Mutsuzluğa sürüklenir. Esiri olup çıkar alışkanlığının. Öyle alışır ki ona, önceden var olmadığını unutur. Bir gün yok olup gidebileceğini ya da bencillikle tüketirken onun da bir gün bitebileceğini düşünemez. Aklının köşesine dahi getirmek istemez.

Ne var ki yokluğunu kabullenmenin gerektiği bir zaman gelir. Artık ellerinin arasında yoktur o. İhtiyaç duyduğunda sığınıp ardına saklanabileceği, güven veren bir alışkanlığı yoktur artık. Avuçlarının arasından kayıp gittiğinde onu kendine alıştırdığı için lanet eder insan.

"Alışmış kudurmuştan beterdir" derler. Doğrudur. Zayıftır alışmış, güçsüzdür çaresizdir, savunmasızdır. Çabuk kanar inanmak istediği yalanlara. Her şeyin peşinden gider hevesle onu alıştığı şeye götüreceği inancıyla. Ama nafile. İşte insan böyle alışkanlığının yitip gitmesiyle kudurur. Alışmıştan kudurmuşa dönüşür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder