14 Eylül 2012 Cuma

Görünmezlikler

Yeryüzünde bazı insanlar vardır varlıklarından bile haberimiz olmaz. Görünmezdirler sanki. İlk akla gelen olmayı bırakın, son sıradan bile dahil olamazlar listeye. Dış kapının dış mandalıdırlar. Gerçi bu duruma kendilerini getiren de yine onlardır. Görünmez olmayı onlar seçmişlerdir istemeyerek de olsa. Farkındalık yaratmadan geçip giderler hayatımızdan. Onların söylediği sözler su olur, akıp gider kulaklarımızdan. Hareketleri sis olur, uçar gider gözümüzün önünden. Gösterdikleri çaba sessiz film kadar etki bırakır bizde. İstemsizce gördüğümüz ama anlayamadığımız bir paradoks gibi...

Görünmezliğin verdiği kompleksle bu durumun acısını en çok görünmeyi istediklerinden çıkarır bu kişiler. Onları görmeyenleri cezalandırarak kendilerini görünür kılmayı denerler. Bilmezler ki görünemedikleri kişileri kendilerinden daha da uzaklaştırırlar böyle davranarak. Görünmeye harcadıkları çaba, görülmemenin verdiği acıyı üstlerinden savurup atmaya yönelince; zavallıca çırpınışlarla daha da yalnız kalırlar. İçinde boğulmakta oldukları insan havuzunda boş kulaçlar attıkça yerlerinde saymaya devam eder hatta daha da gerilerler.

Hayat bu kişileri acımadan yutar girdabında. Kasırgasına katıp çiğner, öğütüp tükürür hunharca. Görünmeyen birinden geride kalanlar da içi boş bir kabuk olabilir anca. Bu evrimden geçtikten sonra daha da hırçınlaşan görünmezler, boğuştukları okyanusları ve içinde savruldukları kasırgaları birer güç göstergesi kabul eder, başlarından geçmiş birer macera olarak etrafa yayarak görünürlük kazanmaya çalışırlar. Ama ne yapsalar nafiledir. Anlattıkları badireler birer badire değildir. Çünkü badireler hep atlatılır ancak bunlar görünmezlerin asla yenemediği, içlerinde kayboldukları felaketlerdir sadece.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder