18 Ocak 2013 Cuma

Artık Sahne Benim




Daha önce bu kadar üzülmüş müydüm hatırlamıyordum. Hayat hiç bu kadar amaçsız olmamıştı benim için. Kayıplarımın fazlalığı içinde eriyen kazançlarıma bakıyordum uzaktan. Sanki daha önce hiç güzel bir anım olmamış gibiydi. Her şey yerli yerindeydi ama ben başka bir gezegenden geliyordum sanki. Buraya ait değildim. Hiçbir zaman da olmamıştım. Beni bağlayan tutunmamı sağlayan her şey gitmişti elimden. Hayat balonum bir anda sönüvermişti. Hevesi kursağında kalmış küçük bir çocuk gibi eli boş kalmıştım.

Her şeyi denedim. Yeniden bir amaç bulabilmek, onun uğruna savaşmak için aklıma gelen her yola saptım. Ama olmadı işte, olamadı. Sonunda bu bataklıktayım. Sonumun ne olacağını bilmiyorum ve umursamıyorum da. Zaten nasıl olsa bu kısır döngüden çıkamam artık. Başlangıcım; nerede olduğunu hatırlayamayacağım kadar uzağımda ama sonum tam da burada başlıyor.

"O GÜN"

Bugün yaşadığım inden çıkıyorum artık. İçimdeki karanlık gölgeleri arkamda bırakıyorum. Her şeyi sonlandırmak için fazlasıyla ideal bir gün. Etrafta tahammül edemediğim her şey var. Parlayan güneş, sevinçle koşuşturan çocuklar, onları sevgiyle izleyen aileleri, öpüşen çiftler. Her şey midemi bulandıracak kadar mükemmel. Eserimin mesajı tam da böyle bir günde verilmeli işte. Yalnızlığa terk edilmiş bedenim bugün sergilenmeli sevimsizce.

"O GÜN" DEN 6 YIL ÖNCE

Bahçede ilerliyorum sessizce. Can sıkıcı misafirlerin konuşmalarından kurtulup şırıldayan süs havuzunun yanına geliyorum. Onu görmem bir saniyemi alıyor. Bana doğru yaklaşırken kalbimin hızına yetişemiyorum. Delici bakışlarını gözlerimin içine sabitliyor.
"Burada ne yapıyorsun?"
Bu büyüleyici sesi üç saat boyunca dinliyorum. Hayatımda yaptığım en tatlı sohbet dağılan konukların konuşmalarıyla bölünüyor. Tekrar görüşme sözü vererek ayrılıyorum onun yanından. Arkamı döndüğümde hala bana bakıyor. Yüzündeki anlaşılmaz ifadeye bir kez daha hayran oluyorum.

KARANLIK DÖNEMLER

Buraya nereden geldim diye düşünmeden edemiyorum. İşlerin bu noktaya geleceğini kim bilebilirdi ki? Ama bu düşünceler şimdi önümdeki tekinsiz adamın peşinde yeni hayatıma adım atmakta oluşumu değiştirmiyor. Sadece bunu o anda henüz bilmiyorum. Beni hayatımda hiç görmediğim ve ayak basmadığım dar sokaklardan geçiriyor. Gideceğimiz yere varana kadar yol kenarında inleyen evsizleri görmezden gelmeye çalışıyorum.
"Geldik" diyor.
Boyası dökülmüş koyu yeşil ahşap bir kapının önünde duruyoruz. Kapının ardında tavan arasına çıkan dar ve neredeyse çürümüş bir merdiven var. Yatak odasına girdiğimizde kapıyı kapatıp kilitliyor. Korktuğumu belli etmek istemiyorum ancak tir tir titriyorum.
"Bu ilk seferin mi?" diyor.
İçimden bir küfür savuruyorum. Çaresiz ve aptal gibi görünmek istemiyorum ki tam da öyleyim.
"Az laf çok iş" diyorum
Bir süre donuk bakışları yüzüme odaklanıyor. Sonra bir iç çekişle elime ilaçları ve tozları tutuşturuyor.
"Nasıl yapacağını biliyor musun?"
Parayı yatağın üstüne bırakıp tek kelime etmeden kilidi açıyorum ve dışarı çıkıyorum. Temiz havaya ihtiyacım var ama pis havayı soluduğum anda bir öğürme hissi geliyor ve yol kenarına kusuyorum. Duvara yaslanıp gözlerimi kapıyorum. Bir müddet kendime gelmeyi beklerken belimde bir çift el hissediyorum. Hışımla arkamı döndüğümde bana baktığını görüyorum.
"İyi misin? Yüzün bembeyaz olmuş."
Gözlerine bakıyorum ve artık o kadar da korkutucu olmadığını fark ediyorum. Kendimi bırakıyorum. Uyandığımda parayı bıraktığım yataktayım. Yanımda yine o bakışların sahibiyle beraber...

"O GÜN" DEN 6 YIL ÖNCE

Tanışalı daha 6 ay olmasına rağmen ona sırılsıklam aşığım. Nasıl olduğunu bile anlamadığım bir anda kapılıverdim ve artık istesem de dönemem bu yoldan. Annemin saygıdeğer sözde dostlarından birinin benim gibi bu tür yapmacık ortamlardan sıkılmış olan fevkalade çekici oğluyla birlikteyim. Bende ne bulduğuna dair en ufak bir fikrim yok ancak sorgulamaktan yana değilim. Onunla geçirdiğim her anın tadını çıkarıyorum. Sorgulamadan ve irdelemeden...

"O GÜN"

Parkta dikkat çekmeyen bir banka oturuyorum. Ağaçların gölgesi beni gizliyor. Meydandaki heykele odaklanıyorum. Planımı kurgulamak için belli bir süreye ihtiyacım var. Bütün malzemelerim yanımda. Sadece bu işi yapmaktan emin olup olmadığımı anlamam gerekiyor. Birden yanımdaki esintiyle irkiliyorum. Dönüp baktığımda donakalıyorum çünkü aynı ona benziyor. Beni en büyük hayal kırıklığına uğratan sevgilime. Her şeyiyle aynı. Kullandığım uyarıcılar yüzünden halüsinasyon gördüğümü düşünüyorum. Sonuçta ilk defa başıma gelen bir şey değil. Gerçek ya da halüsinasyon; o anda birazdan yapacağım şey için emin oluyorum. Bu midemi bulandıran dünyaya ve içindeki iğrenç mutluluk oyunu oynayan insanlara son hediyem olacak.

KARANLIK DÖNEMLER

Buraya giderek alışıyorum. Ona kısaca Bahisçi diyorlar. Bana asla gerçek ismini söylemedi. Ben de sormadım. Geride kalan hayatımı tamamen unutmak istiyorum. Önceki düzgün ve kurallar içindeki yaşantıma göre oldukça hastalıklı, bir o kadar da zevkli bir ilişkimiz var. Bana ihtiyacım olan şeyleri veriyor ben de ona... Ona bağımlıyım, ondan besleniyorum, onu sömürüyorum, onu kullanıyorum ve onu seviyorum. Beni bütün bu pisliğin içine çekmiş olmasına rağmen ondan vazgeçemiyorum. Çünkü bana asla ihanet etmeyeceğini biliyorum.


"O GÜN" DEN 5 YIL ÖNCE

Artık her şey hazır. Bugün büyük gün. Hayatımdaki tek gerçek ve en önemli insanla evleniyorum. Birazdan odamdan çıkacağım ve beni alıp hayalini kurduğum dünyaya götürecek. Bu hasta ruhlu oyuncak bebek dünyasından çok çok uzaklara. Sonunda çıkarcı annemden, mükemmeliyetçi babamdan ve şımarık kardeşlerimden ebediyen kurtulabileceğim. Bu sahte gösterişli peri  masalı cehenneminden kaçıp kendi masalımı yazabileceğim. Son kontrolleri yapıyorum, aynada kendime bakıp memnuniyetle karışık bir gülümseme takınıyorum ve odadan çıkıyorum. Geç kaldı. Giyinme odasına göz atıyorum ancak orada değil. Babamın çalışma odasına gidiyorum. Genelde birbirleriyle konuşmayı seviyorlar ya da birkaç bardak içki içmeyi. Sesler duyuyorum ancak bu babamın sesi değil. Sevgilimin annesiyle konuştuğunu duyuyorum. Bir anlık kararsızlıktan sonra kulak kabartıyorum. Önce duyduklarıma inanmak istemiyorum ancak yavaş yavaş her şey anlam kazanmaya başlıyor kulaklarımda. Gözlerim kararıyor. Bilmem gereken her şeyi duyduktan sonra gerisini hatırlamıyorum.

Beyaz ışık gözümü alıyor. Kulaklarım uğulduyor. Başım çatlayacakmış gibi. Annem ve babam başımda bekliyorlar. Gözlerimden ılık yaşlar süzüldüğünü hissediyorum. Annem başucuma geliyor. Ona sıkı sıkı sarılıyorum.
"Yağmurdan kaçarken doluya tutuldum. Kurtar beni bu kabustan."
Beni kendinden uzaklaştırıyor ve yataktan kalkıp odanın uzak bir köşesine gidiyor. Onun yerini babam alıyor bu sefer. Anlamayan gözlerle bakıyorum.
"Onları duydum. Her şey yalanmış. Beni sevdiği falan yok. Her şey para için. Bizden para koparmaya çalışıyorlar."
Babamın anlattıklarıyla daha da yıkılıyorum. İşin aslının öyle olmadığından ve kritik olan ekonomik durumumuzdan ve bunun  gibi saçmalıklardan bahsediyor. Bu birleşmeyle aynı zamanda şirkette olacak ortaklıktan, sevgilim dediğim yalancı adama verdikleri paradan, benden her şeyi gizlediklerinden ama artık bu sorumluluğu üstlenmem gerektiğinden, sevgilimin annesinin aslında annesi değil teyzesi olduğundan, yasal miras işlemlerinden ve daha bir sürü sahtekarlıktan bahsediyorlar. Daha fazla dinlemek istemiyorum. Benim için her şey bitiyor.

KARANLIK DÖNEMLER

Buraya gelene kadar çok düşündüm. Benim için çok önemli olan değerleri kaybettikten sonra ağır bir depresyonun içinde düştüm. Baskılar ve zorlamalar, yalandan bir evlilik, zorla sahip olunmuş ve şiddet içeren bir hakimiyet ve daha nice kabus dolu günler. Ailem dediğim insanlar için yaptığım fedakarlıktan sonra beni bir çöp gibi gözden çıkarmalarını izledim. Ben onlar için sadece bir piyondum.

Bunlar şu anda çok uzaktaymış gibi geliyor. Boş gözlerle Bahisçi'ye bakıyorum. O da bana bakıyor. Sadece her zamanki tutkulu bakışlarla değil ancak bir ölünün sahip olabileceği donuk gözlerle. Kaç dakikadır orada dikildiğim hakkında en ufak bir fikrim yok. Her şey bitti dediğim anda bile bu kadar dipte olduğumu hissetmemiştim. Elim yanıyor. Nedenini anlamak için bakıyorum ve o an her şey belirginleşiyor. Kırık vazonun elimde bıraktığı yarıkları görmemle her şey daha da netleşiyor. Az önce olan kabusu, gördüğüm korkunç halüsinasyonları ve Bahsçi'nin üstüne saldırışımı hatırlıyorum. O sırada bana Bahisçi'den çok bir iblismiş gibi görünen Bahisçi... Vazo parçalarını yere fırlatıyorum. Bugün ikinci hayatımın da sonuna geldim. Yer değiştirmenin zamanı geldi. İhtiyacım olan ve Bahisçi'nin sonunu hazırlayan malzemeleri hapları ve şırıngaları alıyorum. Sokağa çıktığımda bu kokuşmuş çöplükten kurtulduğum için mutluyum. Pis kokuyu içime çekiyorum.Artık ilk günkü gibi midemi bulandırmıyor. Ben buraya da ait değilim ve ait olduğum yere gidiyorum.

"O GÜN"

Üstümdeki kurumuş kan lekeleri kimsenin dikkatini çekmiyor. "Şimdilik" diye düşünüyorum. Birazdan bunca yıl karanlıkta yaşamış bir vampir misali güneşe çıkıp kendi sonumu hazırlayacağım. Ayağa kalkıyorum. Meydandaki heykele doğru yürürken insanlar beni fark etmeye başlıyor ve korkunç görüntüme baktıklarında yüzlerinde gördüğüm dehşet ifadesinden garip bir haz alıyorum. Kanlı kazağımı çıkarıp yere atıyorum. Böylece kollarımdaki acımasız morluklar gün yüzüne çıkmış oluyor. Heykele doğru ilerlemeye devam ediyorum. Artık sahne benim.

"O GÜN" DEN 3 YIL ÖNCE

Eziyetin 64. günü: Bu kadar kötü biri olduğunu tahmin etmemiştim. Benden nefret ediyor. Bu zorunlu mahkumiyete isyan edercesine iğrenerek bakıyor bana. Beni bir an bile olsun sevmemiş. Ne diyebilirim ki? Mükemmel bir oyuncu olduğunu anlıyorum. İlk geceyi asla unutamayacağım. Bir rüya olmasını beklediğim evliliğimizin ilk gecesi. Kabuslarımın ilk günü. Nasıl hasta ruhlu biri olduğunu anlatmama rağmen gözlerini para hırsı bürümüş olan ve beni bu iğrenç adamın kollarına atıp gittikten sonra her gün sabretmemi söyleyerek beni boşu boşuna ümitlendiren, sözde ailemden umduğum yardımı göremeyeceğimi anlamamdan önceki son 33 gün. Katıksız sevginin nasıl sade nefrete dönüşebildiğini görseniz şaşarsınız. Buradan kurtulmak için yardıma ihtiyacım var. Hem de hemen.

"O GÜN"

İnsanların yüzündeki dehşet daha da artıyor. Sabırsızca gülümsüyorum. Önceden, çektiğim eziyetlerin meyvesi olan bu morluklar şimdi unutma yöntemimin; aklınıza gelebilecek her türlü uyuşturucu çeşidinin kanıtını oluşturuyor. Hayallerle dolu güzel hayatımın eserleri... Heykelin küçük basamağına çıkıyorum. Beni gören bir çocuk ağlamaya başlıyor ve parmağıyla beni annesine gösteriyor.
"Seni küçük aptal!" diyorum ona.
Bu korkunç görüntümün yarattığı çifte dehşetin etkisini arttırmak için de fısıldıyorum. Delirmenin eşiğine geldiğimi fark edip sevinmeye başlıyorum. Biraz önce son kez enjekte ettiğim küçük hediyemin de etkisi olduğunu düşünüyorum. Sona çok az kaldı artık. Daha yakın olamazdı gerçeklik.

KAÇIŞ

Bunca yıllık eziyetten sonra bugün kurtulmaya karar verdim. Hayallerime ve bu iğrenç dünyaya veda edip kendimi atacağım bataklığa doğru kaçışımın ilk günü. Heyecandan kalbimin sesini duyuyorum. Küçük bir davul gibi çırpınıyor içimde. Nefesimi kontrol edemiyorum. Gözüm seğiriyor, başım zonkluyor. Bana doğru yaklaşıyor işkencecim. Ona son bir kez bakıyorum. Zevkten dört köşeyim. Arkamda sakladığım bıçağı elim nereye denk gelirse saplıyorum. Her saplayışta biraz daha keyifleniyorum. Nefes almayı bıraktığında ayaklarımın dibine yığılmış olan bedenini tekmeliyorum. Eziyetlerine teşekkürlerimi sunarak tükürüyorum ve yarım kalmış içkisini bir dikişte bitirip sessizce evden çıkıyorum. Nereye gideceğimi biliyorum. Bahisçi diye birinin adresi yazılı cebimdeki küçük kağıtta. Onu bulmak zor olmadı. İlk kez zor zamanlar geçirmiyorum. Tek zor zamanlar geçiren ben değilim. Bana ona giden yolu gösterenler şimdi hayatlarının belki de en güzel dönemlerindeler. "Hayallerle dolu" kendi dünyalarında bir günlerini bile ayık geçirmiyorlar. Onlara özeniyorum. Acınası ailemin işkencecimi bulacakları anı hayal ediyorum. Bitişikteki evden bizimkine gelmeleri çok uzun sürmese gerek. Benim yaptığımı anlayacaklar ama eğer ifşa ederlerse; beni kullanarak ve bu işe alet ederek kapılarını araladıkları bir sürü yolsuzluğu da açıklamaları gerekecek. O yüzden daha şimdiden aklandım. İkinci hayatım başlıyor.


"O GÜN"

Artık dakikalar kaldı. Bir kadının park görevlisiyle yaklaştığını görüyorum. İşimi çabuk halletmeliyim. Bu sahte cennet bana sahteliklerle dolu olan ilk hayatımı hatırlatıyor. Artık üçüncü bir hayat yok. Sadece huzur verici boşluk... Derin bir nefes alıyorum. Artık daha hissizim. Bıçağımın parıltısı bir an bana iyice yaklaşan park görevlisiyle kadının gözünü alıyor. Gözlerini kısıyorlar. Görüş alanları netleştiğinde artık ben orada değilim. İlk ve ikinci hayatımı bıraktığım bu dünyada, arkamda sadece kesik bir boğazdan fışkıran kanlarımı bırakıyorum. Normal değilim biliyorum. Hiçbirimiz normal değiliz ve bütün bunları sonuna kadar nasıl anlatabilmiş olduğuma ben de şaşırıyorum. Ruhum bedenimden ayrılmış olsa bile sözlerime devam ediyorum. Bütün bu mutlu insancıkları asıl dünyanın gerçekliğinden haberdar ettim.

Artık sahne benim!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder