30 Aralık 2012 Pazar

Elem





Dipsiz bir kuyuya doğru, karanlığın içine çekiliyorum sanki kış aylarında. Her şeyin üst üste geldiği bunaltıcı dönemlerde nefes alamıyorum. Neden yaşadığımı unutuyorum. Çaresizliğin dibine vuruyorum. Doğup doğmamayı kendimiz seçemediğimiz için lanet ediyorum. Yok olmak istiyorum, her şeyi geri sarıp anne karnına dönmek, oradan da bir daha gelmemek üzere dünyaya veda etmek istiyorum.

Tutunacak bir dal bulamıyorum. Sanki gürül gürül akan bir deredeyim ve tutunmaya çalıştığım her çalı çırpı elimde ufalanıyor. Şelaleye doğru yol alıyorum ve oradan düşerken kendimi bırakmamak için hiçbir sebep göremiyorum. Feraha çıktığım anlar da oluyor ama karamsarlığımdan tamamen sıyrılamıyorum bir türlü. Tekrar tekrar unutuyorum neden ferahladığımı da, neden karardığımı da. Her şeyi unutuyorum o koca şelalenin içinde kaybolurken. Kendimi öylesine sonun başlangıcına bırakmak istiyorum ki...

Ama olmuyor işte. Acımasız hayat kendimi koyverip bir nebze de olsa rahatlamama izin vermiyor hiçbir zaman. Bütün zorlukları bir bir sırtlayarak yokuş yukarı tırmandırıyor beni üstelik. Her adımda biraz daha birikiyor sırtımdaki kirli fazlalık. "Keşke" lerin ağırlığı altında "iyi ki" ler eriyor, "iyi ki" kelimesini unutuyorum. Öyle bir kelime mi vardı? Herkes değersizleşiyor gözümde her saat önemini kaybediyor, gereksizleşiyor. Sona bir an daha yaklaşmak için can atıyorum. Her şey bitsin, hem de bir an önce! Daha fazla katlanmanın ne anlamı var? Yıllardır biriktirdiğim umutlar nasıl olsa boşa çıkacak. Olacak deyip beni oyalayan şeytanlar onlar.

İşte bu gibi anlarda yazmak istiyorum. Yazıya tutunuyorum sadece. Beni başka dünyalara alıp götürürken; klavyem tıkırdadıkça, yanan boğazımdan aşağıya lıkır lıkır soğuk su gibi dökülüyor kelimeler. Boşlukta süzülürken ferahlıyorum. Uzun süre nefessiz kaldığım denizin dibinden başımı çıkarıyorum ve gözlerimi kapatıyorum istemsiz. Bulunduğum yerde değilim, ben artık ben değilim. Sırtımdaki yükler hala yanı başımda ama bedenimden ayrılar. Onlar da havada süzülüyor. Sonra bir anda boşa saydığım umutların en küçüğü içimde bir ışık çakıyor hınzırca. Ufacık bir oksijen parçası genzime kaçıyor. Yazı biterken bulunduğum can sıkıcı duruma geri dönüyorum yavaş yavaş. Tüm gücümle itiyorum yaklaşan felaketi ama nafile...

Her şey yine aynı, her yer daraltıcı ama eskisi kadar boğmuyor beni. Gözümde büyüttüğüm şeyler daha bir ufalmış gibi. O küçük umut ışığına tutunup beni yarı yolda bırakan dalları unutuyorum. Tekrar boşa çıkacağı ana kadar hayata tutunmaya karar veriyorum nedenini bilmeden. Neyi beklediğimi de bilmiyorum. Her şey aynı ama yine de vazgeçmekten vazgeçiyorum. Kelimelerin sessiz sakin dünyasında verdiğim molayla kendime gelip, yüklerle dolu yolculuğa güç bela devam ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder